Bekiroglu Zeytinyağı Hakkında

Bekiroğlu Zeytinyağı fabrikası 4 nesildir üretim yapmakta olup geçmişi 1940’lı yıllara dayanmaktadır. Sadece zeytin üretmekten ziyade sizleri tarih yolculuğuna sürüklemek ve bu işi neden aşkla yaptığımızı anlatmak isteriz.

Huri Can: Garamıstanoğullarından Muhammet dayı anlattı ben dinledim. “Gızım sen bilmezsin eskiden buralarda 6, 7 tane zeytin ağacı vardı dedi.” ve anlatmaya başladı.

Bekiroğlu Zeytinyağı Yağhanesinin Kuruluşu Hikayesi ve 1. Kuşak, Bekiroğlu Dede

Savaşlar olmuş geçmiş, insanlar hep göç edip gitmek zorunda kalmış başka yerlere. Yağhanemizin hemen arkasındaki gölün kim tarafından yapıldığı bilinmiyor ama 1940’larda var olan bu gölün hemen yanı başına 1942 yılında Bekiroğlu dedemiz yağhaneyi kurmuş. Alazeytin mahallesindeki dayıoğulları yağhanesini satın alıp atlarla getirmişler. Usta Mehmet köşeye bir taş koyuverin demiş, Bekiroğlu ve yağhanenin temelleri 1942 yılında böyle atılmış. Çiftlik köyünden Osman Baş oğullarından Bekiroğlu dede tarafında ilk yağhane kurulmuş.

Çok fazla köy genci çalışmış, yaşanmış anılarla dolu. Zeytinler, eski usul yuvarlak büyük taşların at gücüyle çevire çevire ezip kırıldıktan sonra, torbalara küreklerle konulup insan gücüyle preslenip sıcak su eklene eklene, çıkan zeytinyağı suyun üstünden kovalarla alına alına büyük emeklerle elde edilirmiş.

Yağhanede su çok ihtiyaç olduğu için o yıllarda yağhanenin hemen arkasındaki gölü büyütmüş, kenarını taş duvarla örmüşler. Gölün kimler tarafından yapıldığı ise hala bilinmiyor. Kuyubaşında ayrıca 2 tane su kuyusu varmış, yağhanede su ihtiyacı çok olduğu için bu kuyulardan omuzda taşınan tenekelerle su taşımışlar ve yağhaneyi çalıştırmışlar. Galip dedenin hanımı Fatma nene çok su taşımış çok çalışmış. Bugün “taşıma suyu ile değirmen dönmez” derler ama o yıllarda başka çare yok, dönmüş işte, döndürmüşler. Tarihte bunun gibi bir çok örnek var.

Köyde hem zeytin az, hem de yağı çıkartma yöntemi sebebi ile çok az oranda yağ elde edilirmiş. Çok ağacı olan ailelerin 1-2 teneke, normal aileler ise toplamda 2lt kadar zeytin yağı çıkartırmış. Bu yağı 1 yıl boyunca kaşığın ucu ile az az kullanıp yetinirlermiş. Bu yüzden çok kıymetli olsa gerek. Yağhanemizin olduğu bölgede 7-8 tane ağaç varmış, bu ağaçların kimler tarafından dikildiği hala bilinmiyor. Daha sonra dağlardan getirilen delice zeytinler aşılanarak köyde zeytin ağacı sayısı arttırılmış.

Bekiroğlu dede çok tutumlu, bakışıyla duruşuyla çok heybetli birisiymiş. Bekiroğlu dede yaktığı kibritlerin çöpünü bilet atmazmış. “Yılan bile toprağı azar azar, gıdım gıdım yer” dermiş. Nereye giderse gitsin yediği zeytinlerin çekirdeğini bile atmayan biriktiren biriymiş. Köyde düğün yapacak, ihtiyacı olan birisi geldiğinde ocağın hemen yanı başında duran yaygının (kilim) ucundan kaldırıp ne kadar ihtiyacın var diye sormadan ihtiyacın kadar para al dermiş, sonra getirir yerine koyarsın dermiş.

Bir gün nedenini kimsenin bilmediği şekilde gölün yanında düşmüş ve rahatsızlanmış. Düştükten 15-20 gün sonra İzmir’e götürmüşler ve 1979’da İzmir’de vefat etmiş.

2. Kuşak Galip Dede

Yağhane daha sonra  2. kuşak olarak Bekiroğlu dedenin oğlu Galip dedeye kalmış. Onun zamanında keten ve kıl çuvallara koyulan zeytinler atlar ile yağhaneye getirilirmiş. Yağhaneye getirilen zeytinler yalaklara (çukurlara) dökülürmüş. Afili-Çamurcu Mehmet yağhanede çok çalışmış. Ali Kıvrak çok atçılık yapmış. 1 saat atın bir tanesini koşturur, o dinlenirken de diğer atı koşturarak yağ sıkarlarmış. İnsan gücüne çok ihtiyaç olduğu için yağhanenin içine köşeye ocak yapmışlar. 20 sene eski düzen atlarla ve insan gücüyle çalışan yağhanede, büyük vidon ve kazanlarda ısıtılan sularla sıkım yapılırken insan gücü yerine motor gücüne 1980 yılında geçilmiş. Yağhanenin bu ilk motorunu hala saklıyoruz. 1980 yılından itibaren artık kazanlı ve sıcak su sistemli sıkım yapılmaya başlanmış.

1983 yılının ve yağhanenin kapanacağı son günü yılbaşında, 2. kuşak Galip dede zeytin almaya gittiği tarlada traktör kazasında hayatını kaybetmiş.

3. Kuşak Yaşar Can Dede

Yaşar Can dede iki oğlu ve hanımı Mazlum Can’ın destekleriyle eski sistem yağhaneyi devralmış ve

3. Kuşak Yaşar Can ve 1980 Model Motor

3. Kuşak Yaşar Can Dede ve 1980 Model Motor

işletmeye devam etmişler. Çok büyük emeklerle gece gündüz demeden, mesai kavramı bilmeksizin çalışmışlar. Zeytin sıktırmaya çevre köylerden gelirlermiş. Yağhanenin bitişiğindeki Bekiroğlu dedenin evindeki ocakta yemekler hazırlanır, sıcacık ekmeklerle gelenler ağırlanırmış.

4. Kuşak Mustafa & Huri Can

2004 yılında Mustafa Can yağhaneyi babasından devralmış ve işletmeye devam etmiştir. 2002 yılında evlenen Mustafa Bey’in şuanda 2 oğlu ve eşi Huri Can ile yağhaneciliği devam ettirmektedir.

Traktörler ile yakın köylerin dağlarından zeytinler insan gücüyle yağmur çamur demeden çuvallarla çekilmektedir. Bu sebeple çok yorucu ve meşakatlidir yağhanecilik. Kışın köyde çalışmak isteyen çoğunlukla gençler sayesinde yorucu olan zeytincilik keyifli bir işe de dönüşmektedir.

Yörede zeytincilik çoğaldığı için artık makinalar yetersiz gelmeye başlamıştı. Zeytin verimi her sene aynı verimde olmaz. Bir sene var yılı bir sene yok yılı olur.

4. Kuşak Biz Mustafa Can ve Huri Can

Evlendiğimiz 2002 yılı da var yıllarından biriydi. Evlenir evlenmez zeytin dönemi başladı, gece gündüz demeden var gücümüzle çalıştık. Bir kaç sene öyle yoğun bir şekilde geçti. Büyük dedemizden bize kalan yemek ikramı kültüründen hiç vaz geçmedik. Bekiroğlu dedenin evinde ocakta yemekler hazırlandı, zeytin sıktırmaya gelen misafirleri hep ağırlamaya devam ettik. Yorgunluk çoktu fakat yaşandı ve geçti, masal gibi yazıyoruz şimdi o günleri.

Evin önünde küçücük bir saçak vardı, ayakkabıları çıkaracak kadar. Oturma odası, salon, mutfak hepsi bir arada tek odadaydı işte. Çoraplar ıslansa ayakta, üstümüzdeki kıyafet öylece kururdu. Pirina (Zeytin çekirdeği) kokusu sarardı her yeri mis gibi.

2010 yılına kadar 100 derecede sıcak sıkım yapan yağhane, 2010 yılında teknolojisini yenileyip 2 faz ekolojik soğuk sıkım mineralli ve aromalı zeytinyağı üretmeye başladı. 26.06.2008 yılında büyük oğlumuz adına Bekircan isimli marka ve patenti alarak zeytinyağı üretmeye devam ettik.

İlk başlarda insanlara soğuk sıkımı doğru anlatamadığımız için çok fazla müşteri kaybettik. 100 derecede sıcak sıkım ile elde edilen yağ pırıl pırıl olsa da aromasını ve mineralleri kaybetmiş oluyordu. Ayrıca elde edilen yağ verimi de az oluyordu. Oysa soğuk sıkımda maksimum 20-27 derecelerde sıkılan zeytin yağı ilk üretimde bulanık olsa da misler gibi aroma kokuyor ağaçtaki mineral ve vitamini ne ise şişede de öyle oluyordu. Yağ bir süre dinlendikten sonra pırıl pırıl oluyor.

Tadım Yeri (Bekiroğlu dedenin evi)

Yan taraftaki dede Bekiroğlu’nun yaşadığı evi ve atların durduğu ahırı restore ettik ve şu anki tadım yerini yaptık. Tam istediğim gibi oldu aslında, 1940’ların taşlarıyla 2019 mimarisi karışımı. Tarih kokacak, eski ve yeni kuşak çatışması olacak bu bina. Yeni yüzyılın teknolojilerinden ve geçmişten gelen birikimlerimizden faydalanarak ürün çeşitliliğimizi arttırdık. Şu anda normal yağdan, çeşnili ve baharatlı yağlara, sabunlardan, bitkilere, özel iksirlere varan yaklaşık 30 çeşit ürünü 1940’larda olduğu gibi el emeğimiz ile üretip satıyoruz.

Bulunduğumuz yerde bir yaz bahçesi bir kış bahçesi yaratarak bu bahçeden elde ettiğimiz hasat ile çeşnili yağlar, sabunlar ve bitki iksirleri üretiyoruz. Rezervasyonlu bir şekilde yöresel lezzetleri ve kahvaltıları insanların deneyimlemesini sağlıyoruz. 1940’lardan gelen iş yapma aşkını ve saygısını kaybetmeden geçmişimize bağlı kalarak misafirlerimize en sağlıklı, en hijyenik ve en doğal zeytinyağlarını üretip sunmaktayız.

Amacımız, doğal ve yöresel ürünlerimizi üretip doğru bir şekilde son tüketiciye ulaştırıp, hem istihdam hem de sürdürülebilirlik sağlamaktır.

Umarız siz değerli dostlarımızı yağhanemizde ağırlayabilir, birer Türk kahvesi eşliğinde 40 yıllık dostluklar kurabiliriz.

“Huri Can”

Tarih

1942 yılından bugüne Ata’dan dededen günümüze 4 nesildir süre gelen bir zeytinyağı masalı, Bekiroğlu hikayesi.

Yerel

Bodrum Yalıçiftlik bölgesinin zeytin, zeytinyağı ve aromatik bitkilerin üretimini yapıyoruz.

Üretim

Behçemizde kendi ata tohumlarımızdan yetiştirdiğimiz nane, fesleğen, acı biber ve sarımsaklardan çeşnili zeytin yağları üretiyoruz.

Doğal

Bahçemizde yetiştirdiğimiz doğal ürünlerimizi kendi ellerimizle misafirlerimize rezervasyonlu kahvaltılara çeviriyoruz.

Aile

Bekiroğlu geçmişten günümüze 4. kuşak aile işletmesidir. Günümüzde Mustafa Can, eşi Huri Can ve 2 oğlu ile üretime devam etmektedir.

Yenilik

Yeniliklere hep açık olduk. Sunumlarımız ve üretimlerimizde butik üretimden dışarıya hiç çıkmadık.

Doğal Ürün

Çiftçilerin ve kendi bahçemizde doğal olarak üretilen ürünler uzman ekibimiz eşliğinde özenle işlenir ve üretilir.

Özenli Paket

Ürünleriniz özenli bir şekilde paketlenir ve size gönderilir.

Gönderim

Anlaşmalı kargo firmalar ile adresinize gönderim yapılır.